30 Eylül 2009 Çarşamba

Tanıyorum...


Girdiği ortamlarda kendi fikirlerini söylemekten korktuğu için bir bukalemun gibi renk değiştirip o ortama uyan,insanları sakız gibi çiğneyip işi bittikten sonra bir kenara tükürüp atmayı her seferinde başarabilen,kendi gibi altın suyuna batırılmış dışı bir jelatin kağıdı gibi parlak ama kafasının içi zifiri karanlık olan insanlar tanıyorum.

Kahkahalarını sırf başkasına nispet olsun diye atan,bilgiliyim diye kendini överken ilkokul sıralarında öğrendiğimiz okuma fişlerinden daha kötü cümleler kuran,magazin programlarından tanıdığı insanları kendine idol seçen insanlar tanıyorum.

Her konuşmasını alkışlarla kesen sözde arkadaşlarının arkasından yaptığı dedikodularla gururunu cilalayan,toplumdaki hiyerarşik düzene göre herkesin bir üst basamaktaki insanın eteklerini öpmesi gerektiğini söyleyen insanlar tanıyorum.

Başkasına yararı dokunmasın diye kimseye görünmeden parmak uçlarında yürüyerek dolaşan,birkaç gün kapısı çalınmadığında da aynada arkadaşlarını kendine şikayet eden insanlar tanıyorum.

Nereden edinildiği belli olmayan ‘hayat eleştirmeni’ diplomasıyla herkesin hayatına çomak sokup kendini bu şekilde eğlendiren,başkası tarafından eleştirilince de bütün hazımsızlığıyla arkadaşına kapıyı gösteren çirkin parmaklı insanlar tanıyorum.

Kendisinin savunduğu yanlışları her zaman doğru kabul edip,başkalarının doğrularını her zaman yanlış kabul eden insanlar tanıyorum.

Araştırmanın vakit kaybı olacağını söyleyerek her bilginin önüne hazır gelmesini bekleyen ama buna rağmen eğitimin öneminden bahseden insanlar tanıyorum.


Ve korkmuyorum karanlıktan bu insanlardan korktuğum kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder