30 Ekim 2009 Cuma

Reklamları izlediniz!

Tam grip havası işte.
Balkanlardan gelen soğuk hava kütlesi(Hep böyle başlamaz mı hava durumu haberleri),yurdumuzu etkisi altına aldı.
Vatanımıza milletimize hayırlı olsun.
Bir köşelere sıkıştırdığımız ıhlamur,zencefil gibi birbirinden güzel şifalı bitkilerimizi gün yüzüne çıkarmanın vaktidir,ey millet!
Bak içmezsek bunları sonra pancar gibi bir burunla gezeriz ortalıklarda.
Şimdi bir de nur topu gibi domuz gribimiz de var.
İki kat önlem almak gerek.
Ama önlemleri abartmamak gerek.
Herkese 'potansiyel grip taşıyıcısı' diye bakmak yakışır mı bize?
Ellerinizi bol bol yıkayın.
Günlük vitamin ihtiyacınızı karşılayın,doğal besinler yiyin.
Ama lütfen abartmayın.
'Grip aşısı olmak zorundasınız' diyenlere de kulak asmayın,televizyonu kapatın.

Hoşgeldin yağmur

Kurak hayallerimize can vermeye geldin yağmur,biliyorum
Biz farkında değiliz güzelliğini senin
Kulaklarımız yabancısı sesinin
Kaos günlerinde çıkageldin
Rüzgarın sakinlik getirdi bize
Bazı perdeler kapalı şimdi
Onlar ki korkar yağmurdan
Akar üstlerindeki yalancı renkleri
Seni avuçlarımda biriktirmek isterdim
Ama tutamıyorum seni zaman gibi
Ne zaman gideceksin bilmiyorum
Kaç zaman bizi hasret bırakcaksın kendine?
Kaç sonbahar geçecek üstümüzden?

20 Ekim 2009 Salı

Sahibinden satılık gözlemler

Ciddi ciddi düşünüyorum bazen olan biteni.
Android patlaması ile karşı karşıyayız.
Karşımdaki insanları anlayamıyorum bu aralar.
Üzülsede aynı ifade,sevinse de.
Mimik özürlü resmen.
Yaptığım espri hava boşluğuna giderken, ben öylece bakıyorum.
Düzgün konuşuyorum, karşımdaki gülme krizine giriyor.
Hani karşınızdaki ile konuşacak iki çift lafınız bile olmaz, vakit de bir türlü geçmez bilmez ya,tam o noktadayız.
Ben o çirkin gülüşünü görmek zorunda mıyım,ey karşımdaki insan?
Güleceksen de tut içinde, boş bir zamanında aynayla karşılıklı gülersiniz.
Aynada kendine baksan sürekli gülersin ya,neyse o konuya girmeyelim.
Velhasıl durum bundan ibaret.
İletişim problemi yaşıyorum.Sorunun üstesinden gelmek gibi bir çabamda yok.
Sorun ben değilim çünkü, bana devrilen gözlerle bakan herhangi biri.
Sırf konu açmak için de,absürd sorular sormaz mı bana?
Sanki benim ilgi alanlarımla ilgileniyor(muş) gibi yapıyor.
'Konuşmama hakkımı' kullanıyorum, böyle hakkım olduğunu varsayarak.
Ben senin hiç ilgi alanlarınla ilgileniyormuş gibi yapıyor muyum?
Okey'e 4. ararken ben seni rahatsız ediyor muyum?
Sınırlarımızı aşmayalım lütfen.
Entel görünmenin formülünü de çözmüş arkadaş.
Birkaç terim ezberlemiş, kenarından köşesinden cümlenin içine iliştirmiş.
Eğreti duruyor cümlede.Nokta olmasa cümlenin içinden kaçacak delik arıyor 'terim'.
O farkında değil.
Bulutların üstünden insanları seyrediyor.
Bende onu seyrediyorum.
Seyrettikçe susuyorum.

Ama hangi tercihler?


Onlar konuşurken ben dinledim, söyledikleri her kelime aklımda.
Gözlerindeki nefreti,yumruklarındaki öfkeyi gördüm.
Seçtikleri üslup,gittikleri yolla doğru orantılıydı.
Başkalarına benzemeye çalışmaları, pek manasız gözüktü gözüme.
Zira onlar kahramandı, uçuyorlardı gökyüzünde.
Bulutların arasına çizdiğim gökkuşağını kendi fikirleri gibi griye boyamışlardı
Siperler yapmışlardı kağıttan, kendi nefesleriyle bile yerle bir olan.
Şimdi çok net değil yüzleri, hatırlamıyorum.
Böyleyimdir ben, zamanla silerim hafızamdan hatırlamak istemediğim yüzleri.
Söyledikleri anlamsız kelimelerin tortusu kalır ruhumda.
Çirkin cümlelerin sahipleri,konu ahlak olunca parmaklarını sallar oldu yüzüme.
Gazeteyi tersten okuyup,sanatın sadece sanat olarak yazıldığını bilenler,en yüksek ego merdivenine çıkıp tepeden bakıyorlar.
Socrates "Kendini bil" demiş, biz ise kendimizden başka her kişiyi çözmeye çalıştıkça, kördüğüm oluverdik.
Cilaladığımız hayallerimiz, zamanla matlaştı.
Hayatlarımızın bir sonu var ama bizim isteklerimiz sonsuza uzanıyor.
Kendi ellerimizle yarattığımız "medeniyeti" kendi bombalarımızla yok ediyoruz.
Sınırsız bir 'düşünce denizinde' sınırlı bir hızda yol alıyoruz.
Mennunuz halimizden uzaktan bakıldıkça.
Seçimlerimiz belirliyor düşüncelerimizi.
Her seçimimiz, diğer seçimlerden vazgeçmiş olduğumuz anlamına geliyor.
Seçimlerimiz alışkanlığa dönüşüyor.
Biz alışkanlıklarımızı alıyoruz yanımıza yeni bir yol seçince kendimize.
Alışkanlık,ruhun uyumasıdır.
Öyle bir uykudur ki bu, alışık olmadığınız hiçbir sese uyanmazsınız.
Uyanmak için,vazgeçmeniz gerekir sizi birilerine mahkum eden düşüncelerden.
Alışkanlık, kendimizi aldatmanın en kestirme yollarında biridir.
Onun dışında herşey yabancı gelir bize.
Yapay gündemlerin bozuk cümleleri arasında telaffuz ediliyor ismimiz.
Ve biz bunu farkında bile değiliz.

Evrendeki hiçbir şey yetmiyor bize,karadelik gibi herşeyi yok ediyoruz içimizde.