18 Aralık 2009 Cuma

Sihirsiz ‘Sinir’bazlar


Düşünceye ‘düşman’ insanlar yaratıyoruz.Sadece iddia edip ispat etmeden darağacına götürüyoruz insanları.Çünkü bu yapabileceklerimiz içindeki en kolay ve kestirme yol.Kendimizi başkalarının yanlışları ile rahatlatıyoruz.Hepimiz düşüncelerimizin tutsaklarıyız.Şehrin dört yanına panayırlar kurulur, birileri ezberledikleri sözleri halkın yüzlerine savuştururlar.Bu sözler hep havada kalır, kulaklarımızda yankılanır.Dünyanın o insanların etrafında döndüğünü düşünürüz, dünya bizim içinde dönerken.Gönüllü uşaklar arar kendilerine bu dünyada baki kalacağına inananlar.Bir elinde güneşi bir elinde dünyayı tuttuklarını söylerler bize.Biz inanmayınca öfkelenirler, tükürükleri saçılır yüzlerimize.Bize vaad ettikleri her şeyi kendileri için gerçekleştirirler. Bizim için ise şapkadan tavşan bile çıkarmazlar.Sonra kayboluverirler kendi yarattıkları karanlığın içinde.Yüzlerini görmezsiniz, seslerini duymazsınız.Biz tam bitti derken, panayırda başkaları görünür.Aynı kıyafetler,aynı sözler ve aynı yalanlar.

Neden sinirlendiklerini düşünürüz panayıra her çıkan insanın.Bize neden böyle baktıklarını.Uzman psikolog Dr. Michael Sinclair, önemsiz olaylara aşırı tepki gösteren insanların esas olarak kendilerine ve çevrelerine güven duymayan kişiler olduğunu söylüyor. Sinirli insanlar karşılaştıkları her olayı kişisel bir tahrik olarak değerlendirme eğiliminde oluyorlar. Bu kişiler ‘önlerine çıkan herşeyi’ zaten hassas durumda olan egolarına yönelik ağır bir tehdit olarak algılıyorlar.

Yukarıdaki paragrafta yazılanlara göre bizi de tehdit olarak görüyorlar.Bütün bunların sebebi bizmişiz demek ki.

Düşmanlarımızdan hep kötü şeyler bekleriz.Oysa onlar bizim kendimizi tanımamızı sağlar.Ne yapacağımızı,ne istediğimizi.Düşmanlarımıza bir teşekkür borcumuz var.

İyiler kötüleri suçlar, kötüler iyileri.Suçsuzlar suçluları suçlar, suçlular suçsuzları.Susanlar susmayanları suçlar, susanlar susmayanları.

Çünkü artık herkes haklı,herkes kahraman!

8 Aralık 2009 Salı

Terörle müzakerenin sonucu..



Ne yazacağımı bilmiyorum, çok doluyum.Suçlular gülerken olan bitene,benim içim kan ağlıyor.Teröristle mücadele yerine müzakere etmeyi seçenler bu yanlışlarının bedelini her zaman ki masum insanlara ödetiyor."Analar ağlamasın" diye başlatılan süreç, analarımızın gözyaşlarının tükenmesine neden oluyor.Serap'ın yerinde sizde olabilirdiniz, kurs çıkışı evinize gitmeye çalışırken atılan molotof kokteyli ile ne olduğunu bile anlamadan vücudunuz ve gelecek hayalleriniz yanabilirdi.28 gün dayanabildi Serap yaşadıklarına.Az önce bayrağa sarılı tabutunu gördüm, metrekare hesabı yapıp olay çıkaranlar soruyorum size Serap'ın yerinde olmak ister miydiniz?

Ve 7 şehit haberi geldi dün Tokat ilinden.Ülkede bunlar yaşanırken birileri Abd'deydi.Ülkenin geleceğini pazarlıyordu, pek bir keyifliydi.7 şehit verdik dedik "provakasyon" bunlar dedi.Sustum, konuşamadım...

6 Aralık 2009 Pazar

Bir anne...



Yer:Viyana
Ernst Haas'ın makinesinden bir kare. 2.dünya savaşı bittikten sonra oğlunun akıbetini merak eden bir anne.Ben şu anda bu futoğrafı yüklerken blog'a arkaplanda tesadüfen Yann Tiersen'den Sur Le Fil çalıyor.Biliyorum, daha da bir iz bırakacak bende ve bırakmaya devam edecek bu fotoğrafa yüreği ile bakan her kişide.

1 Aralık 2009 Salı

Bir çocuğun gözlerinden...




Rüzgarı çarpıyor hayatın yüzümüze
Güneşin hayaliyle ısıtıyoruz içimizi
Bekliyoruz o güne kavuşmayı
Gelecek biliyoruz.
Bir çocuğun gözlerinden dünyaya bakıyoruz
Karanlığı değil, gökkuşağını seçiyoruz
Umut ektik toprağa
Şimdi yağmuru bekliyoruz..