20 Ekim 2009 Salı

Ama hangi tercihler?


Onlar konuşurken ben dinledim, söyledikleri her kelime aklımda.
Gözlerindeki nefreti,yumruklarındaki öfkeyi gördüm.
Seçtikleri üslup,gittikleri yolla doğru orantılıydı.
Başkalarına benzemeye çalışmaları, pek manasız gözüktü gözüme.
Zira onlar kahramandı, uçuyorlardı gökyüzünde.
Bulutların arasına çizdiğim gökkuşağını kendi fikirleri gibi griye boyamışlardı
Siperler yapmışlardı kağıttan, kendi nefesleriyle bile yerle bir olan.
Şimdi çok net değil yüzleri, hatırlamıyorum.
Böyleyimdir ben, zamanla silerim hafızamdan hatırlamak istemediğim yüzleri.
Söyledikleri anlamsız kelimelerin tortusu kalır ruhumda.
Çirkin cümlelerin sahipleri,konu ahlak olunca parmaklarını sallar oldu yüzüme.
Gazeteyi tersten okuyup,sanatın sadece sanat olarak yazıldığını bilenler,en yüksek ego merdivenine çıkıp tepeden bakıyorlar.
Socrates "Kendini bil" demiş, biz ise kendimizden başka her kişiyi çözmeye çalıştıkça, kördüğüm oluverdik.
Cilaladığımız hayallerimiz, zamanla matlaştı.
Hayatlarımızın bir sonu var ama bizim isteklerimiz sonsuza uzanıyor.
Kendi ellerimizle yarattığımız "medeniyeti" kendi bombalarımızla yok ediyoruz.
Sınırsız bir 'düşünce denizinde' sınırlı bir hızda yol alıyoruz.
Mennunuz halimizden uzaktan bakıldıkça.
Seçimlerimiz belirliyor düşüncelerimizi.
Her seçimimiz, diğer seçimlerden vazgeçmiş olduğumuz anlamına geliyor.
Seçimlerimiz alışkanlığa dönüşüyor.
Biz alışkanlıklarımızı alıyoruz yanımıza yeni bir yol seçince kendimize.
Alışkanlık,ruhun uyumasıdır.
Öyle bir uykudur ki bu, alışık olmadığınız hiçbir sese uyanmazsınız.
Uyanmak için,vazgeçmeniz gerekir sizi birilerine mahkum eden düşüncelerden.
Alışkanlık, kendimizi aldatmanın en kestirme yollarında biridir.
Onun dışında herşey yabancı gelir bize.
Yapay gündemlerin bozuk cümleleri arasında telaffuz ediliyor ismimiz.
Ve biz bunu farkında bile değiliz.

Evrendeki hiçbir şey yetmiyor bize,karadelik gibi herşeyi yok ediyoruz içimizde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder