18 Mayıs 2010 Salı

Ruhsal Cinayetler




Girdiği her ortam içinde az bilip çok konuşan, bahsedilen konular hakkında zerre kadar fikri olmadığı halde insanlar tarafından fark edilmek için bir ilkokul talebesi gibi her konuşmada parmak kaldırıp söz almak isteyen insanlara rastlarız.

Dikkat ! Bu türlü insanlardan görüldüğü yerde kaçılmalıdır. Böylesi ortalama bir kişiliğin insanlardan beklentileri şu şekildedir:

• Küfür edip saygı görmeyi beklemek,
• Yaşam enerjisini kendi geliştirmek yerine başkalarını eleştirmeye harcamak
• Başkalarına hakaret ederek, içindeki boşluk duygusunu gidermeye çalışmak
• Her türlü sosyal sorumluluktan kendini muaf tutmak
• Düşünürlerin sözlerinden alıntı yapmak ve alıntı yaptığı sözlerle birebir çelişmek
• Kendine haksızlık yapıldığında “panter” kesilen, aynı durum başkalarının başına gelince “kedi” oluvermek

Ve liste uzar gider…

Ben bu insanlardan korkuyorum. Söyleyeceklerinden, yapabileceklerinden korkuyorum. Yere düşen insanları elleri kirlenir diye görmezden gelip kahkahalar eşliğinde yanlarından es geçip gitmelerinden, korumaya çalıştıkları değerler uğruna gözlerini kör etmelerinden, yaptıkları her şeyin doğru olduğunu iddia etmelerinden, insanların kalplerini kolayca kırıp kırık kalpler koleksiyonu yapacak kadar işi büyütmelerinden çok korkuyorum.

Öyle bağırıyorlar ki ses tellerini yırtarcasına. Sesleri, diğer sesleri bastırsın diye bütün bunlar. Hatalarının kimse tarafından fark edilmesin diye o haykırışlar. Korkuyorlar ve yapabildikleri en iyi işi yapıyorlar : Bağırıyorlar! Hep onların tarafında olmak zorundaymışsınız gibi hissetmesini sağlamaya çalışıyorlar. Ama bir bakıyorsunuz ki, onların peşinden hiç ayrılmayıp hep destek veren sadece gölgeleri oluyor. Bu noktaya gelebilmek için çok mu çaba harcadılar ya da doğuştan mı böyleydiler diye sormak geçiyor insanın içinden. Önyargıları neyi emrederse onu yapıyorlar ve kendilerini rahat hissetmenin hiçbir şeyi kafalarına takmamak olduğunu düşünüyorlar.


Onları olduğumuz gibi kabul etmemizi istiyorlar ama önce önlerinden hiç ayrılmadıkları o dev aynalarını onların elinden çekip almalıyız ve gerçek aynayı tutmalıyız yüzlerine. Sarımsağı gören vampir gibi kaçarlar belki, ne dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder