İki arkadaş yıllar sonra karşılaşır. Arkadaşı diğerine ellerini gösterir.
“ne zamandır titriyor bir türlü engel olamıyorum.”der.
“O ellerin titremesi çok doğal.O eller senin vücudunun bir parçası olmaktan utanıyor çünkü.”
“Nasıl yani”
“Bak en son ne zaman karşılaştık biz seninle .Yıllar önce değil mi?Daha gençtik önümüzde uzun yıllar vardı.Senin ellerin zamanında hırsızı,dolandırıcıyı alkışladı.Sana o kadar anlatmaya çalıştım bir kez bile dinlemedin beni.Sen ve senin gibiler sırf yalakalık olsun,işleriniz bozulmasın diye sustunuz.Başkaları hakkını arayınca,sizin gibi kafasını kuma gömmeyince,hemen o küçücük dünyanızda ezberlediğiniz bütün kötü sıfatları kullanmaya başladınız.Tıpkı birer kum saati gibiydiniz beyniniz boşaldı ama cebiniz doldu.Sizler kitap kokusunu leş kokusuna tercih ettiniz.Gençlerin geleceğini yeşil banknotlara tercih edip,dışarıda yükselen çığlık seslerini size duymanız için bahşedilen kulaklarınızı yurtdışından getirttiğiniz tıpalarla kapadınız.Her konuda yorum yapan o düşük çeneleriniz her hırsızlıkta,dolandırıcılık
“Söyleyecek tek bir sözüm bile yok ben sırf günümü kurtarma peşindeydim hepsi bu.”
“Günü kurtarayım derken ülkenin geleceğini sattığını farkına varman için elimden geleni yaptım.”
“Özür dilerim,çok özür dilerim.”
“Benden değil bu ülke insanlarından özür dile.Hem de hepsinden,ömrün ve gücün yeterse tabi.”
30 Eylül 2009 Çarşamba
Bilinmez kıymeti özgürlüğün
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder